Tasarımc-ı Admin
Mesaj Sayısı : 144 Rep Puanı : 0 Kayıt tarihi : 26/08/10 Yaş : 35 Lakap : H@y@L3TÜRK
| Konu: Sırça köşkte oturup oyuncu olunamaz! Cuma Eyl. 03, 2010 4:38 pm | |
| [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
atv’de yayınlanan ‘Yahşi Cazibe’ isimli dizide ‘Erdoğan’ karakterini canlandıran Serhan Aslan: Sanatçının sokağa inmesi önemli. Dışarı çıkmalı, insanları gözlemlemeli. O yüzden de ben hep Taksim çocuğu oldum…
‘Hayat Bilgisi’ adlı dizideki ‘Kopil’ karakteriyle adını duyuran Serhan Aslan, şimdi atv’de yayınlanan ‘Yahşi Cazibe’ adlı dizi ile ekrana geliyor. Dizilerden kazandığı para ile yurtdışındaki oyunculuk eğitimlerine katılan Aslan hedeflerini anlattı…
Dizide oynamaya ne kadar ara verdiniz? En son geçen sezon ‘Elveda Rumeli’de rol aldım. Ondan önce San Francisco’ya gitmiş ve orada altı ay oyunculuk eğitimi almıştım. Şimdi de ‘Yahşi Cazibe’deyim. Çok beğendiğim bir proje. Halktan da çok iyi tepkiler alıyoruz. İçinde olmayı sevdiğim ve mutlu olduğum bir dizi. ‘Erdoğan’ karakterine çok ısındım. Sokaktaki insanların tepkisi de çok hoş. Sanırım insanlar özlemiş beni. Tekrar seyirciyle buluşmak güzel.
ROL KAYGIM YOK Rolünüzü neye göre seçiyorsunuz? Açıkçası rolümü seçerken, uzun soluklu olur mu olmaz mı kaygısı içinde değilim. Dikkat ettiğim şey, içinde mutlu olabileceğim, kendimden bir şeyler katabileceğim bir işin içinde olup olmama durumudur. İçime sinen bir karakteri oynamayı seviyorum. Beni nerelere götürebileceğini sorguluyorum. Rolümü seçerken “Yeni yapacağım işte üzerine ne koyabilirim?” diye düşünüyorum. Tabii ki işin içinde olan oyuncular da bunu etkiliyor. Ama sonuç itibariyle ben hayatım boyunca bu işi yaptım ve sonuna kadar da bu işi yapacağım. İşimi aşk içinde yapıyorum. Bu dizi tutar, üç-beş kazanırım mantığında değilim.
Sanatçının sokağa inmesi sizce ne kadar önemli? Kesinlikle çok önemli. Çünkü kendinizi bir yerlere kapattığınız zaman hiçbir şekilde beslenemiyorsunuz. Ve o beslenemeyişin azabını çekiyorsunuz. Bizler, sokaktaki insanları gözlemleyerek mesleğimize zenginlik katmalıyız. İnsanlar, bizim okuduğumuz kitaplar gibidir… Bir köşeye atıyorsunuz, sonra günün birinde onu okumuş olmanın bize bir katkısı oluyor. İnsanlarla ilgili gözlemlerimizi bir yere depolayıp sonra onlardan yararlanmalıyız. Bunun için de dışarı çıkmalıyız. Yoksa sırça köşte oturarak oyuncu olunmaz. O yüzden de ben hep Taksim çocuğu oldum.
RAKİP DİZİLERİ İZLERİM Altından kalkamayacağınız bir rol olacağını düşündünüz mü? Düşünmemek istiyorum. Çünkü zaten her zaman kabul ettiğim rollerin hepsi bu sorunun cevabını bulmak üzereydi. Hep “Bu sefer ne yapacağım?” diyordum. Ve şükürler olsun ki, her seferinde ‘Bu sefer oldu’ noktasında bıraktık.
Rakip dizileri izleme fırsatınız oldu mu? Oluyor, izliyorum. Bu hepimizin buluştuğu bir sektör. Her zaman böyle ucundan, kenarından selamlaştığımız, beraber olduğumuz bir sektör. Umarım herkesin işi iyi gider. Çünkü bir işin son bulması kadar zor bir şey yok.
OYUNCULUK AŞIK OLUNAN KADINA BENZER Oyunculukta ne gibi hayalleriniz var? İnsanları şaşırtmak, skalamı genişletmek istiyorum. Oyunculuk çok uzun bir yol… Oyunculuğu şöyle tanımlıyorum: Bir kadın var ve siz ona çok aşıksınız. Ama size çok fazla yüz vermiyor, arada bir yüz de veriyor. Güzel zamanlar geçiriyorsunuz. Kendinizi oyunculuk manasında iyi hissettiğiniz zaman birden ayrılıyor yanınızdan. Ama siz ona olan aşkınızı kanıtlamak için kendinizi onun peşinden koşmak zorunda hissediyorsunuz ve bu hayat boyu sürüyor. Bu, benim oyunculuk serüvenim. Yani kısacası oyunculuk size yüz vermeyen kadınla ilişki yaşamak gibi.
Nasıl birisiniz? Bazen enerji patlaması yaşayan bazen de gayet masum biriyim. Benim yanımda olan kişinin ‘eğlenelim’ demesi gerekiyor. Tek başıma kaldığımda benim felsefe motorum çalışıyor. Bir şeyler yazıyorum. Haftada birkaç kez PlayStation oynuyorum. | |
|